19 Aralık 2009 Cumartesi

Sultanahmet Camisi içindeki levha

Cami içinde ön kısımın sağ duvarında Ali Toy tarafından yazılmış I. Ahmed'e ait kıtadır.


Nola tacım gibi başımda götürsem daim
Kademi nakşını ol hazret-i şah-ı rüsulün
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine o gülün

21 Kasım 2009 Cumartesi

Ta'lik Levha

Ta'lik, bir yazı çeşidi olup Farsça ve Osmanlı Türkçesinde kullanılmıştır. Osmanlı döneminde evlerin duvarlarını süsleyen ta'lik hatlı levhalardan birini (hattat Tahsin Kurt tarafından yazılmış) sizlerle paylaşıyoruz.
Keyifli Okumalar...

Susuz değirmenlerin ne ile döner çarhı
Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı


31 Ekim 2009 Cumartesi

Çeşme Kİtabesi


Gülhane girişindeki çeşmenin ortadaki kitabesidir.
Keyifli okumalar...

Hayr edüp Allah içün bu çeşmeyi
Yaptı Sultan Ahmed ol zıll-ı Hüda
Suyunu nuş eyleyen bulsun hayat
Halka canbahş olsun aksun daima
Deh (10) düşünce Hafıza tarih olur
Vere ehl-i meşrebe bu ma-i safa
Önemli Not: Tek taşa kazınmış kitabelerde iki ya da daha fazla sütun varsa bunlar bir satır şeklinde okunur.

27 Eylül 2009 Pazar

Gülhane Girişindeki Çeşme'nin Kitabesi

Yeniden Merhaba...
Uzun süredir teknik aksaklıklar nedeniyle yayın veremeyen sitemiz Hamidiye çeşmesinin kitabe fotoğrafı ve okunuşuyla yayın hayatına başlıyor. Bu arada bize ve tüm Osmanlı Türkçesi'yle ilgilenenlere yapmış olduğu güzel ve cesaretlendirici yorumu için Memduh Okulu'ya da teşekkür ederiz.
Bir güzel haber de verelim:İnşallah her hafta bir kitabeyle sitemiz yenilenecek.
Devletle kalınız...


El-Gazi Es-Sultan Abdulhamid Han-ı sani Efendimiz
Hazretlerinin müceddeden bina ve inşa buyurdukarı Hamidiye Çeşmesi'dir

2 Haziran 2009 Salı

Donanma Dergisi

Bu eser; Başakşehir 2. Etap İSMEK 1. kur Osmanlıca kursiyerleri tarafından üç aylık yoğun bir çalışmanın ürünüdür. Yayın çalışmaları ise iki ay sürdü. Ortak eserimizi sizlerle paylaşmaktan onur ve mutluluk duymaktayız.
Not: Resimlerin orijinal taramalarını
osmanlicabasaksehir@yahoo.com.tr adresinden isteyebilirsiniz.




Yukarıdaki satırlara dokunmadan böyle bir eserde emeği olmasının hazzını yaşayan bir kursiyer olarak bazı şeyleri ilave etmek istiyorum.

Bu eser, Osmanlicaya ve mesleğine sevdalı bir öğretmenin sevdasının ürünüdür.

Herbiri farklı mesleklere ve eğitimlere sahip onlarca kursiyerine Osmanlıca Sevdasını aşılayan,onlara Osmanlıcayı sevdirerek öğreten bir öğretmene; Rabia Aktaş'a kursiyerlerinin hediyesidir bu eser.

Böyle bir çalışmaya daha önce hiçbir osmanlıca,arapça altyapısı olmamasına rağmen bir aylık öğrenim sonrasında cesaret edebilen kursiyerlerin, istenildiğinde neler yapılabileceğinin kanıtıdır bu çeviri.

Milyonlarca Osmanlıca eser,mektup,gazete hala anlaşılmayı, gün yüzüne çıkmayı beklerken bizler milyonlardan bir eksiltmenin heyecanı ile bu işe koyulduk.

Herbirimiz aldığımız sayfaları kelime kelime,satır satır okuyup çevirdik,hata ve eksiklerimizi düzeltmek için çapraz değişiklikler yaptık ve nihayetinde Rabia hocamızın özverili çalışmaları ile herkesin paylaşımına hazır hale getirdik.

Bizler geçmişin diliyle geçmişi okumanın, anlamanın hazzına vardık.

Geçmişin hiç te uzak olmadığını elimizi uzatırsak yakalayabilecek kadar yakın olduğunu öğrendik artık.

Bizlere bu cesareti veren,bu hazları yaşatan, Osmanlıca Sevdalısı Rabia Aktaş hocamıza, bizlere verdiği emeklerinin karşılığını gösterebilme mutluluğunu yaşayan kursiyerleri olarak teşekkür ediyoruz.

Bu imkanların sağlanmasında emeği geçen İSMEK'e ayrıca teşekkür ediyoruz.











1. Sayfa:

2. Sayfa:


3. Sayfa:



4. Sayfa:




5. Sayfa:



6. Sayfa:




7. Sayfa:



8. Sayfa:




9. Sayfa:




10. Sayfa:





11. Sayfa:




12. Sayfa:





13. Sayfa:



14. Sayfa:




15. Sayfa:



16. Sayfa:




TRANSKRİPSİYON VE TASHİH:
1) ADEM YUMAK
2) ARİFE MERCANKAYA
3) BETÜL ŞERİFE YAVUZ
4) ENİSE ÖZTÜRK
5) FATMA YAVUZ
6) FİTNAT ŞAHAN
7) HURİYE SAYGILI
8) MİTHAT BAYRAM
9) MUSTAFA HARUN DOĞAN
10) SALİHA ŞEYMA ÖZTÜRK
11) SERKAN DENKÇİ
12) RABİA AKTAŞ

15 Mayıs 2009 Cuma

Bir Guguklu Saatin Azizliği

Zeytinburnu İsmek Osmanlıca 2008-2009 Eğitim Öğretim dönemi I. Kur öğrencilerinin hazırlamış olduğu bir çalışmadır.



1. Sayfa
BİR GUGUKLU SAATİN AZİZLİĞİ

Dışarıda yağmur, çamur, soğuk, ziyfos ve karanlık vardı. Berbad bir kış akşamıydı. Halbuki içeride salonlar ılık, temiz, aydınlık ve pür-neş’e idi. Çay veriliyordu. Ben de bu âleme dâhildim.
Fakat nedense melûl, mahzûn bir günümdü. Nezâketle hâzirûnu selamlamış, birkaç nâzikâne cümle sarf etmiş ve usulcacık bir köşeye yollanub orada, ayakta bir süslü masaya dayanub tahayyüle dalmışım. Ah hiç şüphe yok ki, şu salonda her şey ve herkes, ilk nazarda pek hoş pek câzibedar, pek kaygusuz pek âsude görünüyordu. Sanki hepimiz bütün işlerimizi yoluna koymuş îrâdımızı masrafımıza uydurmuş, kendimizin ve çocuklarımızın istikbâlini temin etmiş, hayatımızı taht-ı emniyete almış, şimdi buraya havâi sohbetler yapmaya, eğlenmeye gelmişdik. Ev sahipleri, dudaklarında mes’ûd tebessümler ortada dolaşıyorlar, misafirler gözleri neşeli latifeler yapıyorlar, modadan bahsediliyor. Avrupa’dan dem vuruluyor, yazın yapılacak eğlencelerle bahara çıkılacak seyahatlerin projelerinden konuşuluyor. Hülâsa müreffeh mes’ûd, tâli’li adamlar gibi bu zümre en latîf hasbihâllerle ne tatlı vakit

2. Sayfa

geçiriyordu. Evet şüphesiz ki buraya İstanbul’un bahtiyarları toplanmış en dertsiz ve endişesiz insanları bu zarif salonda birbirleriyle telâki (buluşma) etmişdi.
Ben tam muhâkememi bu raddeye getirmiştim. Birden başımın üzerinde bir harhara koptu ve garib bir mahluk bir biri üstüne altı kere: Guguk! Guguk!
Diye haykırdı. Bakdım: duvara kâr-i kadîm antika bir saat, bir guguklu saat asılmışdı.
Çâryekte bir üstündeki ufacık kapı açılıyor ve alel acayip bir kuş salona, salondakilere doğru uzanarak yerine göre, bir, beş, on, on iki defa:
- Guguk!
Diye bağırıyor, sonra yine odasına ve yuvasına çekiliyordu. Belki bunda şâyân-ı hayret hiçbir cihet yoktu. Fakat, nedense, bana bu (guguk !) lar, şu riya hülya âleminde pek manidâr göründü; Sanki onu bir feylesof azizlik olmak için asmıştı, her (guguk) bizi hakikate ircâ' için bir ihtâr ve her esassız sözümüzle, fiile uymayan kavlimizle bir istihzara idi. Hem, galiba ale’l-husus çay günleri bu (Guguk) lar o kadar yerinde çıkıyor, guguklu saat bizi o derece münasip bir yerde susduruyordu ki onun bir makineden ibaret olmayıp ayrıca bir ruha, bir zeka ve bir ilme de malik olduğuna gittiğince inanmağa başlıyordum.

3. Sayfa
- Muhakkak, diyordum, arkamızda bizi bir dinleyen var, yeri geldikçe ipini çekiyor ve saati öttürüyor!
Mesela yandaki koltuğa gömülüp yüksek sesle meclise hitap eden bir harp zengini borç gırtlağında, perişan bir halde idi ve elli lira bulmaktan aciz bir vaziyete düşmüştü. Keyfiyet de cümlemizce mâlûm idi. Gûyâ âbid hanındaki yazıhânesi işliyormuş gibi azametle:
- Piyasa durgun biraz un üzerine muamele var, fakat geçen hafta ortağımla girdik, sekiz bin lira zarar ettik!
Der demez zahir akrep çâryeğin üzerine gelmişti. Kuş yuvasından çıktı ve tüccarın üzerine doğru uzanıp bir defa:
- Guguk!
Diye haykırdı. Ben kıpkırmızı oldum; Az daha ev sahibi de:
- Kusurunu afv edin, münasebetsizlik etti!
Diyecek zannettim. Fakat baktım, kimse şu ihtâr ve istihzâ’nın farkında olmadı.
Şimdi tacir-i müflis sözünü kesmiş, halka yutturduğuna kâni’ memnun dinlenirken şık, zarif ve câzibedâr bir hanım efendi – Allahu âlem, doğru olmasa gerek ama sigorta parası için geçen yıl yalılarını kasden yakdıkları hakkında ortalıkta bir

4. Sayfa
şâyi’a dönmüştü ve bu yıl yakacak ev dahi kalmamıştı - tatlı bir bahs açmıştı.
- Geçen kışı Nis’de geçirdikdi, ne mükemmel bir hayat o bu sene beğe söylüyorum, “Canım, diyorum, bu çamurlu, sıkıntılı memlekette nasıl durulur, hiç olmazsa iki ay Mısır’a gidelim!” Fakat, inatçı adam, bir türlü razı olmuyor, “Bir işim var, hele bitsin, niyetim yine Nis’de bir villa tutmak” diyor... Bakalım ne olacak!
Hanım Efendi sözünü ikmâle vakit bulmaştı, Nis’de villa tutmak ibaresine gelir gelmez tepesinde bir har hara kopmuş ve bıçak olmalıydı – Tahammülsüz kuş kutusundan dışarıya fırlayarak:
- Guguk!
Diye ona da bir defa cân u gönülden bağırmıştı... Acaba hanım alayın farkında olmuş muydu? Ben hicâbımdan yerlere geçiyordum. Lakin anladım ki tefâhür müsabakasına girişilen bu meclisde (guguk!) değil a, bir saat icad olunsa da (yuh sana!) diye haykırsa yine kimse üzerine alınmayacak!
Üçüncü bir zat, bir muharirdi ve dalgınlıkla benim orada bulunduğumu ve işlerin iç yüzünü bildiğimi de unutmuştu... Kitaplarının mazhar olduğu rağbeti, mahviyetkârâne bir şive ile, lâkin herkesin zihnine hakk etmeğe uğraşarak tatlı tatlı anlatıyor, anlata anlata bitiremiyor:


5. Sayfa
- Vallâhi efendim diyordu, bu memleket için doğrusu şâyân-ı hayrettir. İlk eserimi beş bin bastırmıştım. Beş ayda tek nüsha kalmadı... Kitapçı geçen gün ikinci tab’ını teklif etti. “Hele şu sırada dursun!” Cevabını verdim. Mâ’mafih eş’ârımı (şiirlerimi) topladım, küçük bir cilt teşkil edecek… Tâbi’ on binden aşağı basılmasına razı değil!
On bini işiten kuş [ya tekrar çeyrek üzerine, yahutta şâir-i meşhûrun iki yüz nüsha bile satamayacağına vâkıf olduğundan hiddete gelmişti] Birden yuvasından dışarıya atılmış ve üstadın burnuna doğru gagasını uzatıp sarîh bir istihzâ ile:
- Guguk!
Diye haykırmıştı. Ben utanarak gözlerimi yere indirmiştim; zannetmiştim ki şâir de işin farkına vardı. . . Lakin ne gezer, galiba o bunu ( Bravo!) , (Mükemmel !) gibi bir takdir ve alkış sedası farz etmiş, (Mersi), (Mersi) diye mırıldanarak koltuğuna yaslanmıştı!

* * *
Söz sırası bir büyük zata gelmişti, o sâbık ve lâhîk ne kadar siyasiyyûn varsa hepsini bol keseden tenkîd ediyor, sürü sürü kusurlar sayıyor, kaht-ı ricâlden dem vuruyor, memlekete yazık olduğunu söylüyor, süslü yeleğinin cebine elini sıkıştırıp meşhûr bir siyasi tavrıyla:
Hanım efendiler, diyordu, yazık ki iş başına şark


6. Sayfa
ve garba layıkıyla vâkıf bir zat, bir azimkâr ve kıymetdâr zat geçemedi. Mesela ben deniz iktidarda bulunsa idim dört kanunla bu memlekete öyle bir intizam verir, maârfı, sanâyii öyle bir teshîl eder ticareti öyle arttırır, vatanı öyle bir gülzara çevirdim ki hasımlarıma bile meziyet mi hidmet mi takdir ettirir, dünyaya parmak ısırttırırdım. Evet fazla değil, yalnız dört kanun, dört nizamname ile milleti şu muhâtaradan kurtarmağa benim için acizleri için işten bile sayılmazdı!
Bu beliğ mûhim, müthiş hitabeyi tam zamanında medid muharriş, boğuk bir harhara, badehu sert, tiz, sabırsız bir sadâ-yı istihzâ tamamladı.
- Guguk! Guguk! Guguk!
Akrep tam altının üzerine gelmiş, bir çeyrek kadar şu nutku dinlemekten kuş bütün tahammül ve metânefini gâip ederek yuvasından dışarıya bir çılgın gibi fırlamıştı. Yedinci gugukta henüz hırsını alamamış gibi mırıldanarak zor bela içeriye girdi... Lâkin dünyayı anladığını iddia eden o zeki vukuûflu zat bu sarîh alayı hissetmemişti. Ben saatin şu nezaketsizliğinden dolayı utandığımı belli etmemek için yüzüme mendilimi kaparken o alkışlamış bir hatip edasıyla mağrur koltuğuna yaslanıyordu.
Siyasetten bıkan meclis artık öteden beriden bahs ediyordu. Otuz seneden beri otuz yaşını geçmeyen bir hanım efendi [söz



7. Sayfa
aramızda, haber aldığımıza göre kerime hanımla bir mukâvele akit etmişti, sokakta kendisine (Anne!) diye hitap etmemek şartıyla mah-be-mah elli lira cep harçlığı verecekti.] şöyle genç, şuh bir kahkaha ile birden:
- Cum’aya benim doğduğum gün dedi, yemeği hep beraber yeriz…
Sonra daha genç, şuh bir seda ile:
- Ben de otuzunu buldum! Diye ilave etti… Cümlesini henüz bitirmişti, birden tepemizde müthiş bir harhara koptu, guguk kuşu --- hem de çâryeğe gelmeden, zâhir zenbereği boşanmıştı --- kutusundan fırladı, lâyenkati’:
- Guguk! Guguk! Guguk!
Diye bağırıyor, mütemâdiyen haykırıyor, nefes nefese hanımefendiye bakarak guguklarına devam ediyordu.
Hepimiz şaşırmış, yüksekteki saate:
- Artık sus!
Diye sesleniyor, yumruklarımızı sallıyorduk. Nihayet kurması biterek bî-mecâl susmuştu; susmuştu ama bir kelime ile fikrini bu derece mükemmel ve dürüst ifade eden zarîf bir heccâva ben ömrümde tesadüf etmemiştim!

Refık Hâlid


Kelimeler
Osmanlıca Yazılışı

Okunuşu


Anlamı

زيفوس
Zifos
Yerden sıçrayan çamur.
پر نشه
Pür neşe
Çok sevinçli
ملول
Melul
Üzgün
حا ضرون
Hazirun
Hazır, mevcut, meydanda olanlar. Bir toplantıda hazır bulunanlar.
تحيل
Tahayyül
Hayal etme.
نظر
Nazar
Bakış
جازبه دار
Cazibedar
Çekici
آسوده
Asude
Rahat, sakin, sessiz, dingin.
ايراد
İrad
Gelir, kazanç
تحت امنيت
Taht-ı emniyet
Emniyet ve güvence altı
لطيفه
Latife
İnce duygu, nazik söz, hoş şaka.
خلاصه
Hülasa
Özet
مرفه
Müreffeh
Refah ile yaşayan, rahat
طالع
Tâli
Kısmet, talih
زمره
Zümre
Topluluk, takım, grup, camia
بختيار
Bahtiyar
Bahtlı, talihli, mes'ud, mutlu, şanslı
تلاقى
Telaki
Kavuşma. Buluşma, birbirine kavuşma.
محاكمه
Muhakeme
Düşünme, akıl yürütme, hüküm çıkarma, yargılama
راده
Radde
Derece, sıra
كار قديم
Kâr-ı kadim
Eski zaman işi
ارجاع
İrcaa
Geri çevirmek, geri döndürmek
اخطار
İhtar
Hatırlatmak. Dikkati çekmek. Tembih. Uyarma. Kalbe gelen doğuş, ilham.
قول
Kavl
Konuşulan söz, söz cümlesi.
استهزا
İstihza
Alay etmek, birisiyle eğlenmek. Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.
على الخصوص
Ale-l-husus
Hususiyle, hepsinden önce olarak. Bahusus.
مالك
Malik
Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan.
ظاهر
Zahir
Görünen, aşikâr olan. Açık, belli, meydanda olan.
مفلس
Müflis
İflas etmiş, parasız kalmış, ticarette kar elde edemeyip veya bazı sebeplerle sermayesini batırmış olan.
قانع
Kani’
Kanmış, inanmış, tatmin olmuş.
الله اعلم
Allahüâlem
Allah bilir
شايعه
Şayia
Yayılmış haber, mütevatir. Söylenti.
اكمال
İkmal
Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek.
تفاخر
Tefahur
İftihar etmek. Kendini iyi görüp, kusurdan gaflet etmek.
حجاب
Hicâb
Perde, utanma
مسابقه
Müsabaka
Karşılıklı yarışma
محرر
Muharrir
Yazan. Tahrir eden. Kâtib. Kitab te'lif eden. Gazetede yazı yazan
ذات
Zat
Hürmete layık kimse, kendi, asıl, öz
مظهر
Mazhar
Ortaya çıkma ve görünme yeri
رغبت
Rağbet
İstek ilgi
محويتكارانه
Mahviyetkârane
Benliğini silercesine
شايان حيرت
Şayan-ı hayret
Şaşmağa değer. Hayret edip şaşılacak şey
نسخه
Nüsha
Yazılı şey. Yazılı bir şeyden çıkarılan suret, Gazete ve dergilerde (sayı).
طبع
Tab’
Damga basmak. Mühür basmak. Kitab basmak. Mühür
مع مافيه
Ma’mafih
Bununla beraber
اشعار
Eş’âr
Şiirler
تشكيل
Teşkil
Biçimlendirme, oluşturma
طابع
Tâbi’
Kitap basan
شاعر مشحر
Şâir-i meşhûr
Ünlü şair
واقف المق
Vâkıf olmak
Bilen, haber sahibi. Aşina. Bir işten iyi haberi olan
حدته كلمك
Hiddete gelmek
Öfkelenmek
استاد
Üstad
İlimde ve sanatta üstün olan kimse, büyük muallim
صريح
Sârih
Açık, belirli âşikâr. Sâf ve hâlis olan
سابق
Sabık
Önceki, geçen, geçmiş
لاحق
Lâhık
Yetişen, ulaşan, erişen. Eklenen, katılan
سياسيون
Siyasiyyûn
Politikacılar
تنقيد
Tenkid
Bir kimse veya şeyin iyi veya kötü taraflarını bulup meydana çıkarmak
قحط رجال
Kaht-ı ricâl
Bir memlekette büyük devlet ve siyaset adamları ile alimlerin bulunmaması
دم وورمق
Dem vurmak
Bir şeyden gelişi güzel bahsetmek
شرق
Şark
Doğu. Güneşin doğduğu taraf
غرب
Garb
Batı. Güneşin battığı taraf
عزمكار
Azimkâr
Azimli, kesin kararlı
قيمتدار
Kıymetdar
Kıymetli, değerli
انتظام
İntizam
Düzgünlük, düzen, yerli yerindelik
معارف
Maarif
Marifetler, ilimler, tanımalar, eğitim
تسحيل
Teshîl
Kolaylaştırma
كلزار
Gülzara
Gül tarlası
خصم
Hasım
Düşman, muhalif
مزيت
Meziyet
Güzel özellik
خدمت
Hidmet
Hizmet
نظامنامه
Nizamname
Düzen yazısı, düzenleme ile ilgili belge
مخاطره
Muhâtara
Korkulu durum
عجز
Aciz
Güçsüz
بليغ
Beliğ
Düzgün ve adamına göre söylenmiş söz
مهم
Mûhim
Önemli
خطابه
Hitabe
Konuşma
مديد
Medid
Devamlı. Çok uzun süren
مخرش
Muharriş
Tırmalayan, azdıran, tahriş eden
بعده
Badehu
Bundan sonra
صداى استحزا
Sedâ-yı istihzâ
Alaylı söz
متانت
Metanet
Dayanıklılık
غائب
Gaib
Görünmeyen
وقوف
Vukuûf
Bilme, biliş
نزاكت
Nezaket
Naziklik, incelik, zariflik
خطيب
Hatib
Konuşan, hitap eden
مغرور
Mağrur
Gurulu
مقاوله
Mukavele
Sözleşme
عقد
Akid
Söz, sözleşme
ما ه بما ه
Mah-be-mah
Aydan aya
شوخ
Şuh
Şen, oynak
ظاهر
Zâhir
Görünen, belli
زنبره ك
Zenberek
Kurulan alet
لاينقطع
Lâyenkati’
Kesilmeksizin, aralıksız
متمادياً
Mütemadiyen
Devamlı, sürekli
بى مجال
Bî-mecal
Mecalsiz, halsiz, dermansız, zayıf
هجاوه
Heccav
Hicveden, alay eden, yeren
تصادف
Tesadüf
Rast gelme


Hazırlayanlar
1) Mehmet Ali Akkaya ( Çeviri, tashih, düzenleme)
2) Meryem Alper ( Kelimeler )
3) Azize Seçer ( Çeviri)
4) M. Oktay Kürüm ( Çeviri)
5) Zehra Ural ( Çeviri)
6) Melahat Akgün ( Çeviri)
7) Mustafa Şen( Çeviri)
8) Murat Geçer ( Çeviri)
9) Erdal Orman ( Çeviri)
10)Hüseyin Serdar ( Çeviri)
11)Ali Rıza Atasoy ( Çeviri)
12)Osman A. Döndü ( Çeviri)

15 Mart 2009 Pazar

Eminönü Hidayet Cami Kitabesi


Eminönü Hidayet Camii Kitabesi

Şeh-i gazi han Mahmud’dur bahr-ı himmet u cud[1]
O Hidiv’e, rabb-i ma’bud[2] kerem etti bi-nihaye[3]
Himemiyle[4] mülk ü millet bulur emn[5] u zevk u rahat
O hidiv-i ali-himmet[6], eder alemi himaye
Şeh-i kamran u kâmil[7], keremi[8] cihana şamil[9]
Hasenat[10] ve hayra mail[11], heme[12] sa’y[13] eder rızaya
Gele beş vakit cemaat, ede sıdkla[14] ibadet
O şehinşehe[15] nihayet, kıla ref’-i yed[16] duaya
Harrarahu[17] el-fakiru el-abdu[18] ed-dai”[19]
Biri çıktı, Vasıf-asa[20], dedi : yaz tarih-i a’la
Hak, o şah-ı serefrazı[21] keremiyle kıldı gazi
O şehin dahi niyazı[22] bu idi heman Huda’ya
Ne kemal[23]!.. Hub-meşreb[24] keremin görür cihan hep
Kerem eyle sen de ya Rab!.. o şeh-i melek-likaya[25]
O yegane şah-ı vala[26] yeni ma’bed[27] etti inşa
Ne güzel yapıldı, amma bu mahall-i dil-küşaya[28]
Olup avn-ı hakka[29] mazhar; ola[30] daima muzaffer
Kıla düşmeni müdemmer[31], o şeh-i gaza-hikaye[32]
Ne güzide[33] hayr hakka yeni camiu’l-hidaye[34]
1229[35]
Yesari - zade Mustafa İzzet (ğufira lehuma[36])

[1] Gayret ve cömertlik denizi
[2] İbadet edilen Rab
[3] Sonsuz
[4] Gayretler
[5] Emniyet
[6] Yüce gayret sahibi padişah
[7] İsteğine erişmiş ve mükemmel padişah
[8] Asalet ve cömertlik
[9] Kapsayıcı
[10] İyilikler
[11] Meyilli
[12] Bütün, hep
[13] Çalışma
[14] Doğruluk
[15] Şahlar şahı
[16] El kaldırıp
[17] Onu yazdı
[18] Kul
[19] Duacı
[20] Vasıf gibi (Vasıf:bir şair)
[21] Diğer padişahlardan üstün olan padişah
[22] dua
[23] Ne mükemmel
[24] İyi ahlak
[25] Melek yüzlü padişah
[26] Yüce padişah
[27] İbadethane
[28] Gönül açıcı yer
[29] Allah’ın gözetimi
[30] Olsun
[31] Mahvolmuş
[32] Din uğruna savaşları anlatılan padişah
[33] Seçkin
[34] Hidaye camisi
[35] Miladi: 1814
[36] Allah o ikisini bağışlanmış eylesin

Katkıları için Murat Albayrak hocamıza şükranla..

14 Ocak 2009 Çarşamba

Sine-i Millet sergisi
















Merhaba Arkadaşlar Sine-i Millet Sergisinden bir kaç görsel ekliyorum ama onları gidip orada görmek daha iyi ücretsiz ve akşam 22:00'a kadar açık